24.11.12

Ankara (Ulus)


Ankara'nın tarih merkezi dediğimizde akla Ulus gelir. Bronz çağlarına giden Ankara'nın tarihi Hattilerle işte bu küçük Ulus'ta başlamış. Galatlar İÖ 3. yy'de burayı başkent yapmış ve adını da "durduran, yol kesen" anlamına gelen Ankyra koymuşlar. Türkiye çapında espiri konusu olan nam-ı diğer "Angaralı gençlerin asi tavrı" bu isim köküyle de uyuşuyor :) . Yeni nesil gençler için Ulus alt sınıfın uğrak yeridir ve tercih edilmez. Ama giderlerse de "oha burada aradığım her şey varmış" derler. Biz de uzun zamandır merkezi uzun uzun gezelim diyorduk, gerçi tam gezemedik ama olsun.
I. TBMM Binası (Kurtuluş Savaşı Müzesi)
İlk olarak Ulus Meydanı'ndaki I. TBMM Binası'na (Kurtuluş Savaşı Müzesi) gittik. Ankaralıların özverisiyle tamamlanan bina 23 Nisan 1920 tarihinde açılmış. Ulusal Kurtuluş Savaşı'na, çağdaşlaşma yolundaki büyük ve ilk adımlara, cumhuriyetin ilanına tanıklık etmesi saygınlığını arttırıyor. Şuan yapabildiğimiz çoğu şeyi borçlu olduğumuz Cumhuriyet'in ilan edildiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu bu binaya 29 Ekim günü gidip o günleri yad etmek, saygıyla anmak ve şükretmek ardından da bunu bize sağlayan dehanın, hayatını bu vatana adayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e yürümek kadar doğal ne olabilir değil mi?
II. TBMM Binası (Cumhuriyet Müzesi)
I. TBMM Binası'nın hemen yanındaki II. TBMM Binası'na (Cumhuriyet Müzesi) geçtik. 1924-1960 yılları arasında TBMM olarak hizmet vermiş olan bu yapıda da çağdaşlaşma yolunda birçok adım atılmış ve çok partili sisteme geçilmiş. İçeride, Türkiye'nin ilk üç cumhurbaşkanına ait eşyaların bulunduğu odalar, genel kurul toplantı salonu ve devrimleri fotoğraflarla anlatan yazıların bulunduğu odalar bulunmakta. Mustafa Kemal Atatürk'ün kişisel kıyafetlerini her görüşümüzde ne kadar şık biri olduğunu yinelemeden edemiyoruz.
Ankara Palas
Buradan çıkıp Hacı Bayram Camii ve Türbesi'nin bulunduğu tepeye yürüdük. Burası eski Ankara'nın merkeziymiş. Heryerde olduğu gibi burda da şehrin en güzel, en yüksek yerine dinsel bir yapı yapılmış. Cami, Augustus Tapınağı'nın hemen bitişiğinde bulunuyor. Augustus'un ölümüyle Vesta Rahibelerine yazdırdığı dört vasiyetinin sonuncusu bu tapınağın duvarında hala okunaklı halde (Re-rum gestarum divi Augusti - Tanrılaşmış Augustus'un icraatı) yazıyor. Cami yapılırken (1428) tapınağa dokunulmaması büyük bir erdem ve saygı örneği. Caminin hemen bitişiğinde Hacı Bayram Veli Türbesi bulunuyor. Hacı Bayram Veli, 1412 yılında ilk Türk tarikatı Bayramiye'yi kurmuş hem din hem ilim yönünden önemli bir konuma sahip.
Hacı Bayram Veli Camii ve Türbesi, Augustus Tapınağı
Augustus Tapınağı
Ulus'da son zamanlarda restore çalışmaları arttı. Özellikle Hamamönü görülesi bir hal aldı ve daha da güzelleşiyor. Hala sıkıntı olsa da dar sokaklarda artık daha güvenle yürüyebilirsiniz. 7-8 yıl önce Anadolu Medeniyetler Müzesi'ne giderken (T) 13 yaşındaki çocuk bıçak çekmişti, artık yalnızca laf atıyor. Biz o tip bir sorun yaşamadan Anadolu Medeniyetler Müzesi'ne gittik.
Müzenin de restore edilmesi o gün ki talihsizliğimizdi. Yalnızca merkez galeri ve bir koridor geziye açıktı. Gerçi diğer bölümlerdeki en önemli eserleri merkeze toplamışlar ama bu da karman çorman bi gezi yapmamıza sebep oldu. Göreme Açık Hava Müzesi'nde aldığımız sesli rehberi burada da aldık. Anadolu Medeniyetler Müzesi dünya çapında önemli bir müze. Dediğimiz gibi karman çorman gezdik ama normalde kronolojik olarak düzgün bir sıra halinde gezilebiliniyor. Neolitik Çağ'a ait eserlerde kuşkusuz ilgiyi Çatalhöyük kazılarındaki eserler çekiyor. Çatalhöyük'ün evleri belli bir düzene göre yapılmış, bitişik halde, girişi damda, altında mezar, duvarlarında ise boğa başları ve resimler olan yapılar.

 
Hititliler'de cenaze töreni merasimlerinde kullanılan, sallayınca ses çıkaran ve şekliyle evreni temsil eden eser Ankara'nın sembolü haline gelmiş. Tabi bir de Sıhhiye Meydanı'nda bulunan yine Hititlilere ait 3 geyiğin bulunduğu eseri de belirtmek gerekir. Bunlar gibi eserlerin benzerlerine ya da aynılarına Ankara'nın bazı yerlerinde karşılaşabilirsiniz. Mesela Geç Hitit Dönemi'ne ait Chimera adlı hem insan hem aslan başlı aslanı istasyonun hemen önünde görebilirsiniz, ilave olarak üstünde -sanırım- Nasreddin Hoca oturuyor. O kadar çok önemli eser var ki tek tek değinmek için ayrı bir yazı yazmak gerekir.
Truva altınları
Evlilik aşamalarını gösteren vazo
Geç dönemlerde yapılan tasvirler tabiri caizse "uzaylıya" benzerken zaman geçtikçe daha anlaşılabilir tasvirler yapılmaya başlanmış. Sanırım bunun doruk noktasına da Antik Yunan ve Roma eserlerinde ulaşılmış. Kırsal bölge olan Anadolu toplulukları daha keskin çizgilerle tasvirler yaparken, kıyı şeridindeki topluluklar estetiğe daha bir önem vermiş. Bir de bizim gitmemizden birkaç gün önce zamanında Truvalılara ait 4500 yıllık takılar müzeye getirilmişti. Güzel yanı takıların bugün bile moda olması. 2 saatlik, (B)'nin "Allah'tan müzenin kalanı restore edilmiş" diye şükrettiği, gezimizin ardından hemen yukarıdaki Çengelhan Rahmi Koç Müzesi'ne gittik.
Chimera
Hititlerin fırtına tanrısının boğaları: Hurri ve Şeri
Müze Ankara'nın ilk sanayi müzesiymiş. Ayrıca müzenin bulunduğu Çengelhan isimli yapının yapılış tarihi 1523. Öğrenci 3 TL gibi uygun bir fiyat. Hiç bilmediğimiz bu müzeye girdiğimizde fazlasıyla şaşırdık. Yapının içinde tarihle ve sanatla iç içe şık bir restaurant, raylı sistemlerden hava yolu ulaşımına, denizcilikten tıbba, oyuncaklardan tarım aletlerine kadar birbirinden ilginç objeler bulunuyor. Girer girmez "buraya kesin kardeşlerimizle gelmeliyiz" dedik. Birçok küçük oda var ve her birinin içi rengarenk eserlerle dolu. Giriş katında geçmişteki küçük imalethanelerın tasvir edildiği esnaf sokağı da harika.








Ford T
Sanırım en çok 1918 yapım Ford T'yi görünce şaşırdım (T). Fordizmin en büyük sembolü olan bu araç antika bir otomobilin çok ötesinde, sanayileşmenin boyut değiştirmesinin göstergesi. Alt katta ise gerçekte varolmuş olan bir eczanenin tasviri var. Çocuk gibi sağa sola bakındık, raftaki eski kitaplara baktık, çekmecelerin içinde bile ilaçlar vs. vardı.

Buradan da çıkıp son durağımız Ankara Kalesi'ne gittik. Sanırım Hattiler, kalenin bulunduğu bu tepeyi görünce buraya Ankyra demişler. Yapılışıyla ilgili pek bir bilgi yok, ancak birçok imparatorluğun garnizon merkezi olmuş. Surların içerisinde kerpiçten evler, dar sokaklar bulunmakta. Buralar restore edilirse Ankara'ya daha da yakışacaktır. Kaleye çıktığımızda içinin hiç mi hiç temiz olmadığını gördük. Neyse diyerek manzarayı seyredeceğimiz tepeye çıktık. Hava biraz puslu olsa da Ankara ayaklarımızın altındaydı. Günün erken saatlerinde manzara eminim daha güzel görünecektir. Anadolu'nun ortasında, iklimi kurak, denizi yok ama seviyoruz yahu bu şehri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder